top of page
  • Meryem ŞANLI

Evrensel Bir Sanat: Ebeveynlik

Güncelleme tarihi: 15 Oca 2021


Japon kültürü, sanatlarıyla meşhurdur.

Bizim oldukça basite indirgediğimiz kâğıt katlamak, ağaç yetiştirmek, çiçek düzenlemek ve hatta yemek yapmak gibi eylemler; Japon milleti için bir ruhu ve felsefesi olan sanatlardır.

Kâğıt Katlama Sanatı – Origami

Minyatür Ağaç Yetiştirme Sanatı – Bonsai

Çiçek Düzenleme Sanatı – İkebana

Yemek Yapma Sanatı – Teriyaki

İnsan Yetiştirme Sanatı – Ebeveynlik… :) Her kültürde ortak olan tek sanat… Bir ruhu ve felsefesi olduğu sürece tabi…

Şahsi görüşüm; ebeveynliğin, bir ruha ve felsefeye dünyada icra edilen tüm sanatlardan daha çok ihtiyacı olduğu yönünde… Çünkü nihayetinde ortaya çıkan ürün kâğıttan bir kurbağa, saksıda bir ağaç, bir çiçek veya bir yemek değil; insan…

Bizim kültürümüzde ebeveynliğin karşılığı genellikle çocuklar için saçını süpürge etmek; yemeyip yedirmek, giymeyip giydirmek; bir dediğini iki etmemek gibi deyimler olduğu için ebeveynliği bir sanat olarak görmek pek kolay olmayabilir. Çünkü bu deyimler, bir ruha ve felsefeye ait değil; aksine – en iyi ihtimalle - ebeveyn olarak yerine getirmeleri gereken sorumlulukların ağırlığıyla yorulmuş, yaptıkları ‘fedakârlıkların’ karşılığı olarak çocuklarının ‘istedikleri gibi bir evlat’ olmalarını ümit etmiş ancak beklediklerini bulamamış ve bu nedenle de hayal kırıklığına uğramış anne babalara ait…

Ebeveyn olmak – özellikle anne olmak – toplumsal ve kültürel yapımız gereği oldukça önemli bir yere sahipken, maalesef bu kavramın içi boş... Anne olmak; çocuğu beslemek, temizlemek, okula hazırlamak, kılık kıyafetlerini düzenlemek gibi gündelik işlere; baba olmak ise para kazanmaya ve evin geçimini sağlamaya indirgenmiş durumda... Ancak ebeveynliği çocukların maddi ihtiyaçlarını karşılamaktan ibaret zanneden bu görüş hata veriyor. Çünkü bu görüşü merkeze alan ebeveynlik türü çocukların ruhlarını, kalplerini ve zihinlerini ihmal ediyor. Halbuki bir çocuğun ‘hayatta kalabilmek’ için sağlıklı bir bedene ihtiyacı varsa ‘yaşamak’ için de sağlıklı bir ruha, kalbe ve zihne ihtiyacı var. Bu nedenle ebeveynliği tüm bu parçaları kapsayacak bir felsefe etrafında şekillendirmek ve bir sanatçı hassasiyetiyle icra etmek çok önemli... Ve eğer ebeveynliğin bir felsefesi olacaksa bu felsefe ‘çocuğa doğru rol model olmak’ üzerine inşa edilmeli…

Çocuğa doğru rol model olmak, ‘Çocuklar anne babalarının davranışlarını örnek alır ve benzer davranışlar sergilerler.’ şeklinde tanımlanabilir. Bununla birlikte, “Çocuğa doğru rol model olmak” sanıldığından daha karmaşık bir konudur. Çünkü çocuklar; doğru söylemeyi öğrenmek, kötü alışkanlıklardan uzak durmak gibi aşina olduğumuz konulardan çok daha fazlası için doğru örneğe ihtiyaç duyarlar. Örneğin; azimli olmak, sabırlı olmak, empati yapabilmek, başkalarına saygı duymak, öfkeyi yönetebilmek vb.

Doğduğu andan itibaren başta anne babası olmak üzere çevresindeki yetişkinleri izleyen bir çocuk; her ne kadar konuşamasa da iyi bir dinleyici ve iyi bir gözlemcidir. Ve doğruyu & yanlışı, hangi durumda nasıl tepki vermesi & nasıl davranması gerektiğini bu yolla öğrenir.

Bu açıdan ele aldığımızda;

Kişisel sorumluluklarını yerine getirme konusunda yeterli olmayan ebeveynin “Çocuğum sorumsuz” diye…

Televizyon başında veya sosyal medyada saatlerini harcayan ebeveynin “Çocuğum tablet bağımlısı” diye…

Öfkesini kontrol edemeyen ebeveynin “Çocuğum çok hırçın ve agresif” diye…

Bir hayali/hedefi olmayan ebeveynin “Çocuğum gayretsiz” diye…

Kendi hayatında karşılaştığı engeller sebebiyle vazgeçen, pes eden ebeveynin “Çocuğum azimli değil” diye…

Hayatı boyunca okuduğu kitaplar bir elin parmaklarının sayısını geçmezken, çocuğu okula başladıktan sonra eline kitap alarak ona örnek olmaya çalışan ebeveynin “Çocuğum kitap okumuyor” diye…

şikayet etmeden önce tekrar bir durum değerlendirmesi yapmasında, dönüp önce kendisine bakmasında fayda var.

MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) tarafından yapılan bir araştırma da bu durumu destekler nitelikte... Araştırma sonuçlarına göre zor durumlar karşısında pes eden yetişkinlerin çocukları da zor durumlarla başa çıkma konusunda istekli değil ve kolay vazgeçiyor. Çaba harcayarak sonuca ulaşan ebeveynlerin çocukları ise ebeveynleri gibi ısrarla deniyor ve sonuca ulaşana kadar pes etmiyor. Bu deneye katılan çocukların sadece 15 aylık olması bizi “Bebektir anlamaz.” düşüncesinin yanlış olduğu gerçeğiyle yüzleştiriyor. Bebeklerin, anne babalarını kavanoz kapağı açmaya ya da bir anahtarlıktaki oyuncağı çıkarmaya çalışırken izlemeleri ve bunun sonucunda pes etmeyi ya da sonuca ulaşana kadar çabalamayı öğrenmeleri ise anne babaların en basit işleri yaparken bile çocuklarına olumlu ya da olumsuz pek çok şey öğretebileceklerini gösteriyor.

Araştırmanın genel sonucu olarak bebeklerin ve çocukların ‘zorluk karşısındaki tavır’ gibi soyut konularda da anne babalarını örnek aldığını ve benzer davranışlar sergilediğini söyleyebiliriz. Bu soyut konulara pek çok örnek verilebilir. Çocuklar; sabrı, öfkeyi yönetmeyi, azimli ve gayretli olmayı, sorumluluk sahibi olmayı, pozitif düşünmeyi, çözüm odaklı olmayı, kendine güvenmeyi, empati yapmayı, diğer insanlara saygı duymayı, sağlıklı ilişkiler kurmayı vb. gibi daha birçok hayati öneme sahip yaşam becerisini anne babalarından öğrenirler. Hal böyle olunca bu yaşam becerilerine sahip olmayan ebeveynlerin, çocuklarına bu konularda doğru örnek olması da maalesef mümkün değil... Çünkü bu beceriler, çocuklara “Pes etme, azimli ol, pozitif düşün, sabırlı ol, vb.” gibi telkinlerle öğretilemez. Çocuk eğitimiyle ilgili yüzlerce kitap, bu kitapları okuyan binlerce ebeveyn olmasına rağmen bu ebeveynlerin hala istedikleri sonucu alamamış olmasının ana sebebi de tam olarak budur.

Sözün özü, çocuğunu hayata hazırlamak ve topluma faydalı bir birey yetiştirmek isteyen bir ebeveynin; çocuk eğitimiyle ilgili bilgi birikimini artırmakla kalmayıp; kendisini de duygusal, zihinsel ve davranışsal boyutta geliştirmesi; çocuğunda görmek istediği davranışları bizzat uygulayarak çocuğuna ‘doğru rol model olması’ gerekir. Ebeveynliği bu açıdan ele alıp, toplumsal ve kültürel yapımıza entegre edebildiğimizde; işte o zaman “Çocukla beraber biz de öğreniyoruz.” cümlesinin gerçek anlamda hakkını vermiş olacağız.

Sevgilerimle,


Meryem Şanlı

66 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Olgun İnsan

bottom of page