“Şu an yaşadığın problemlerin tek sebebi sahip olduğun negatif düşünceler… Pozitif düşün, günlük olumlamalar yap… Hayatın değişecek göreceksin…”
“Sahiden mi? Gerçekten bu kadar kolay mı?”
“Kolay elbette… Sen yeter ki iste…”
Kişisel gelişim dünyasına ilk adım attığımda beni oldukça şaşırtmıştı pozitif düşünerek, olumlama yaparak hayatımı değiştirebileceğim konusu…
Her gün ayna karşısında olumlama yaparak, negatif düşüncelerimden kurtulabileceğimi ve böylece istediğim gibi bir hayat inşa edebileceğimi anlatıyordu okuduğum kitaplar, katıldığım seminerler…
İstediğim hayatı bu kadar kolay inşa edebilecek olmanın mutluluğu ve heyecanıyla günlük olumlamalar yapmaya ve öğrendiğim tekniklerle zihnimde at koşturan negatif düşünceleri birer birer yakalayıp pozitife çevirmeye başladım.
Bir süre sonra hayatımda istediğim değişikliklerin olacağından emindim ama bir şeyler ters gidiyordu. İç sesim “Olmuyor, işe yaramıyor” diye isyan bayrağını çekmişti bile… Pozitif düşünmeye ve olumlama yapmaya duyduğum heyecan kuş olup uçmuştu. Bana kalansa “Bende bir problem olduğu” düşüncesinden başka bir şey değildi.
Son bir umut diyerek kişisel gelişimle ilgilenen arkadaşlarımın kapısını çaldığımda, bazılarının da aynı dertten muzdarip olduğunu gördüm.
Pozitif düşünmek, olumlama yapmak işe yaramıyor muydu yoksa?
Nasıl oluyor da bazı kişiler pozitif düşüncenin işe yaramadığını düşünürken, bazıları pozitif düşünce ve olumlamaların gücüyle hayatını baştan aşağı değiştirebiliyordu?
Hem zaten bu kadar kişisel gelişim uzmanı yanılıyor olamazdı ya?
Bunun bir sebebi vardı ama ne?
Bu sorular zihnimi kemirirken...
Her sorumun cevabını bilen birine danıştım. Google’a… :)
Ve hiç beklemediğim bir sürprizle karşılaştım.
Newyork Üniversitesi’nden psikolog Gabriele Oettingen ve arkadaşları pozitif düşünmenin gerçekten işe yarayıp yaramadığıyla ilgili bilimsel bir araştırma yapmıştı. Araştırma sonuçlarına göre; pozitif düşünmek, hayallerimizi gerçekleştirmemize ve istediğimiz gibi bir yaşam kurmamıza tek başına yetmiyordu.
Peki ama neden?
Çünkü, Freud’un benzetmesinden yola çıkarsak zihnimiz bir buzdağına benzer. Düşüncelerimiz, buzdağının görünen kısmında yani bilinç düzeyinde cirit atarken; o düşüncelerin asıl kaynağı olan inançlarımız, buzdağının görünmeyen kısmında yani bilinçaltı düzeyde saklanır. Çocukluk döneminde veya geçmiş deneyimlerimiz sonucu geliştirdiğimiz ve bilinçaltında sakladığımız bu inançların ne olduğu; “Hayatla ve kendimle ilgili nasıl bir bakış açısına sahibim?” sorusunun cevabında gizlidir.
Yaptığımız olumlamalar, negatiften pozitife çevirdiğimiz düşünceler buzdağının görünen kısmında kalırken, buzdağının altından çıkıp gelen ve bize adeta “Hadi oradan” diyen negatif inançlarımız var.
Örneğin;
Kendimizle ilgili “Yeteri kadar iyi değilim”, “Beceriksizin biriyim” gibi inançlara sahipken, zihnimizde dönüp duran “Bu yeni projede başarısız olacağım” düşüncesini “Ben başarılıyım” olumlamasıyla değiştirmeye çalıştığımızda bilinçaltımız bize daha önce başarılı olamadığımız deneyimlerimizi hatırlatarak “Emin misin?” diye sorabilir.
“Beni sevmiyor ki…” düşüncesini “Ben sevilmeye layık biriyim” olumlamasıyla pozitife çevirmeye çalışırken, bilinçaltımız kulağımıza “Erkeklere güven olmaz.” diye fısıldayabilir.
Kısaca, bizi bizden daha iyi tanıyan bilinçaltımıza yalan söylemek pek de mümkün olmaz… Bir de karşımıza bizi ikna edecek kanıtlarla çıkarsa… Bırakın onu kandırmayı, o bizi kendine inandırır.
Ve maalesef, bilinçaltında sakladığımız olumsuz inançları değiştirmediğimiz sürece, pozitif düşüncelerle ya da olumlamalarla hayatımızı istediğimiz noktaya taşıyabilmek mümkün görünmüyor.
Hayatımızı istediğimiz gibi şekillendirebilmek ve hayallerimize giden yolda kendimizi motive edebilmek için önce negatif inançlarımızı pozitife dönüştürmeye ihtiyacımız var.
İyi de bunu nasıl yapacağız?
Southern Mississippi Üniversitesi ve Illinois Üniversitesi işbirliğiyle yapılan araştırmalar, böyle bir değişim için kendimize talimat vermek yerine soru sormanın daha etkili olduğunu gösteriyor.
Şimdi iç sesinize kulak verin... Size verdiği bütün talimatları soru cümleleriyle değiştirin.
Örneğin;
Kendinize “Ben bunu yaparım.” diyerek talimat vermek yerine, “Bunu nasıl yapabilirim?” diye sorabilirsiniz.
Böylece bilinçaltınızın neyi neden yapamayacağınızla ilgili açıklamalarıyla savaşmak yerine; bilinçaltınızla el birliği içinde geçmiş deneyimlerinizden de faydalanarak alternatif çözüm yollarının ve farklı olasılıkların kapısını çalabilirsiniz.
Sevgilerimle,
Meryem Şanlı