top of page
  • Meryem ŞANLI

Benim Çocuğum Daha Zeki!

Güncelleme tarihi: 15 Oca 2021


Ebeveynler genellikle çocuk sahibi oldukları ilk günden itibaren çocuklarının ne kadar zeki olduğunu ispatlama yarışına girerler. Anne babalar tarafından çocukların sergilediği her hareket zekâ emaresi olarak kabul edilir: Erken konuşmak, erken yürümek, hareketli olmak, çok soru sormak, bilmiş bilmiş konuşmak vs. Özellikle de çocuğu hareketli olan anne babalarda çocuklarının çok zeki olduğu düşüncesi yaygındır. Biraz yaramaz olan çocuk topluma göre hiperaktiftir ve hiperaktiflik zeki olmakla eşdeğerdir(!) Anne babaların “Bizim çocuk hiperaktif teyzesi/amcası…” cümlesini gururla söylemeleri toplumdaki zeka anlayışının aslında ne kadar çarpık olduğunun en büyük göstergesidir.

Küçükken hareketli olup olmamasına göre zekası değerlendirilen çocuk büyür, okul çağına gelir ve böylece anne babalar arasındaki “Kim daha zeki?” yarışının şartları değişir. Artık çocuklarının ne kadar zeki olduğunu alınan notlar, okunan kitaplar gösterecektir. Anne baba çocuğunun aldığı nottan çok diğer çocukların aldığı notlarla ilgilenir. Sınav sonucuna göre çocuğun zekası(!) arkadaşlarıyla kıyaslanır. Eğer çocuk başarılıysa ne ala… Ama başarısızsa vay haline…

Çocuğun ya bütün notları düşüktür ya da bazı derslerde başarılıyken, bazılarında başarısızdır. Görsel sanatlar, müzik gibi derslerden alınan düşük notlar anne babayı rahatsız etmezken eğitim sistemimizin gereği fen, matematik gibi temel dersler olarak adlandırılan derslerdeki başarısızlık çoğu ebeveyn için yıkım sebebidir. Bu tür öğrenciler eğitim hayatları boyunca “başarısız” etiketini taşımak zorundadırlar. Çünkü temel derslerin en az birinin notları düşüktür. Bu noktada göz ardı edilen durum ise bu tip öğrencilerin farklı alanlarda diğer arkadaşlarına göre oldukça başarılı oldukları gerçeğidir. Öğretmenlik yaptığım dönemde bu durumu örneklendirebilecek pek çok öğrenci tanımıştım. Ana dersleri düşük, ama en az bir karikatürist kadar güzel karikatür çizen, resim ve şiir yarışmalarında derece alan, spor alanındaki yarışmalarda il ve hatta ülke derecesine sahip olan birçok öğrencim vardı. Sınavlarda okul birincisi olan öğrenciler ise bu alanlarda onlar kadar başarılı değillerdi.

Eğitim sisteminin tüm öğrencileri aynı özelliklere sahipmiş gibi değerlendirmesinden dolayı veliler ve öğretmenler çocukların sanatsal alanlardaki bu tür derecelerine odaklanmak yerine fen, matematik gibi derslerdeki başarısızlıklarına odaklanıyorlar ve çocukların yeteneklerini göz ardı ediyorlar. Bunlar yetmiyormuş gibi çocukların asla başarılı olamayacağına inanıyor ve çocukları da buna inandırıyorlar. Ve maalesef çocuklar yetenekleri olan alanlarda kendilerini geliştirip başarıya koşmak yerine istemeyerek kendilerine dayatılan derslerle mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Bir de bunlara çocuğunun zekasını IQ testleriyle puanlandıran ebeveynler eklenince mesele iyice tatsız bir hal alıyor. Merak ediyorum çocuğuna IQ testi yaptıran anne babalar bu testlerin neyi ölçtüğünü gerçekten biliyorlar mı? “Elbetteki zekayı” gibi bir cevap vermeden önce biraz düşünmenizi rica ediyorum.

Yukarıda bahsedilen durumlar aslında klasik zeka kuramının neticesi. Klasik zeka kuramına göre;

  • Zeka doğuştan kazanılır, sabittir ve bu nedenle de asla değiştirilemez.

  • Zeka, niceliksel olarak ölçülebilir ve tek bir sayıya indirgenebilir.

  • Zeka, tekildir.

  • Zeka, gerçek hayattan soyutlanarak (yani belli zeka testleri ile) ölçülür.

  • Zeka, öğrencileri belli seviyelere göre sınıflandırmak ve onların gelecekteki başarılarını tahmin etmek için kullanılır.

Yani bu kurama göre durumumuz vahim…

Son dönemde ise uzun yıllar eğitim hayatını şekillendiren ve insanların zekasına (IQ: sol beyne dayalı zeka) puan veren klasik zeka kuramı yerini Howard Gardner’ın çoklu zeka kuramına bırakıyor. Milli eğitim müfredatı bu kuram doğrultusunda yenilendi ve sürekli geliştiriliyor. Eğitim fakültelerindeki dersler yeniden yapılandırılıyor. Ve biz artık biliyoruz ki zeka tek boyuttan değil, 8 boyuttan oluşuyor. Bu boyutlara yapılan araştırmalarla yenileri eklenmeye devam ediyor. Çoklu zeka kuramının ilkeleri “Çocuğum derslerde çok hareketli, öğretmenleri sürekli şikayet ediyor”, “Çocuğum matematiği yapamıyor”, “Çocuğum kendini ifade edemiyor”, “Çocuğum ders çalışması gerekirken sürekli resim yapıyor” gibi şikâyetlere mantıksal bir açıklama getirmekle beraber bu sorunların çözülebileceğini söylüyor.

Çoklu Zekâ Kuramının İlkeleri

  • Her birey normal şartlarda çoklu zekâlara sahiptir.

  • Bireysel farklılıklardan dolayı bireyde bazı zekâlar baskın, bazı zekâlar ise resesif (çekinik) olabilir.

  • Bireysel farklılıklardan dolayı her zekânın farklı bireylerde gelişim süreci de birbirinden farklıdır.

  • Tüm zekâlar tanımlanabilir.

  • Çoklu zekâlar üzerine gidilerek güçlendirilebilir, aynı zamanda üstüne düşülmeyerek köreltilebilir.

  • Bireyler kendi zekâları hakkında bilgi edinebilir ve zekâlarını geliştirme yollarını öğrenerek geliştirebilir.

  • Zekâlar, algı, hafıza, problem çözebilme ve dikkat açısından birbirlerinden farklılık gösterebilir.

  • Her bir zekâ, diğer zekâların gelişimi için kullanılabilir.

  • Çoklu zekâlar performansta, üründe, süreçte farklı yollarla sergilenebilir.

  • Normal olan her birey tüm zekâlara sahiptir.

  • Her bireyin zekâ profili, tüm zekâlarının baskın ve çekinik olarak bileşiminden oluşur.

  • Her bireyin zekâ profili, parmak izi kadar kendine özgü ve özeldir.

  • Hayatta hiçbir normal birey yoktur ki tek bir zekâsı ile yaşayabilsin. Hayatta hiçbir eylem yoktur ki tek bir zekâ ile gerçekleştirilebilsin.

  • Çoklu zekâlar beyinde belirlenmiş yerlere sahiptir. Birebir işlevleri olduğu gibi birlikte çalışabilmektedirler.

Sevgili anne-babalar, öğretmenler; matematiği ve fen bilgisini yapamıyor olmak zeka geriliğine işaret olmadığı gibi, bu alanlarda başarılı olmak da dahi olmak demek değildir. Çocuklara sürekli başarısız olduğunu ifade etmek, onları arkadaşlarıyla kıyaslamak yerine, çocukların yeteneklerine göre yönlendirme yapabilir, geliştirilmesi gereken zeka alanlarına yönelik eğlenceli ve öğretici aktivitelerle çocukların zekasını tüm boyutlarıyla kullanmasını sağlayabilir ve onlara daha çok yardımcı olabilirsiniz. Unutmayınız ki zihinsel olarak herhangi bir sağlık problemi olmayan her insan zekidir. Sadece sahip olduğu zeka tipi farklıdır.

Düşünüyorum da Einstein’ı, Pascal’ı dahi ilan ederken, Mozart’ı, Beethoven’ı beceriksizlik ve başarısızlıkla suçlayabilir miyiz?


Sevgilerimle,


Meryem Şanlı




72 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page